25.05.2012

Dünya Hali - 25 Mayıs 2012 Cuma


Öğretime Bakarken, Eğitimi Göz ardı Etmeyelim
Birilerinin eğitiminden söz edildiğinde merak ettiklerimiz; hangi okula gidiyorsun ya da hangi okuldan mezun oldun gibi öğretimine ilişkin sorulardır. 

Şüphesiz okula gitmek, öğretim görmek ve sonunda bir diploma alma faaliyeti de bir eğitim etkinliğidir. Ancak doğumdan ölüme ve her dakika, her saat ve her gün isteyerek (planlı)  ya da kendiliğinden (plansız) öğrendiklerimiz de günlük yaşamı kaliteli sürdürme yönünden  çok önemli. 

Türk kökenli göçmenler başta olmak üzere, kimi göçmen kökenliler yerleştikleri ülkelerdeki kültüre ait birikimin ne kadarını öğrenebilmekteler? 

Ya da diğer yönden bakılırsa, göçmen kökenli ailelerden gelen yeni nesiller, köklerine ait kültürün birikiminin ne kadarına sahipler? 

Dr. Atilla Doğan
Anadolu Üniversitesi Öğretim Üyesi 


Yayından:
Eğitim denilince bitirilen okullara bakıyoruz, ancak orada yapılan aslında öğretimdir.
Bir de hayat var ki okulda öğrendiklerimiz orada ortaya çıkar. Eğitim davranışlarımızda ortaya çıkan değişiklikler şeklinde yansır.
Trafiğe çıkarken kemer takmamız gerektiğini okul öğretir, ama araca bindiğimizde kemer takmak bir davranış olarak yerleşmişse eğitim gerçekleşmiştir.
Göçmenlerin hayatı Türkiye'deki yaşayanlara göre biraz daha farklı bir hayatı var. Gittiklerinde yerleştikleri ülkenin kültürüyle karşılaşanlar var bir de o kültürün içine doğanlar var. İlk grup o kültürün değerlerini almada sıkıntı çekebiliyor. İkincisi ise doğduğu ülkenin kültürünü benimsemiş ancak ana babanın kültürüyle bir yabancılaşma var.
Eğitimi göz ardı etmeyelim diyoruz çünkü bu okulda öğrenilmiyor.
Birinci kuşak veya evlilik yoluyla gelen sıfırdan başlayanlar var."


Daha fazlası için dinle:
Atilla Doğan

Türklerin yaşadıkları topluma entegrasyon sorunları: ait olma ve kimlik korumaya ilişkin sorunlar ve çözüm önerileri

Seda HARAN
Uzman Psikolog



Yayından:
"Türkler dev bir sanayi toplumunun ortasına düştü.
Korsal kökenli insanlar ailelerini de geride bırakarak gelmişlerdi.
O dönem çok büyük sorunlar yaşandı. Gelişmiş bir sanayi toplumunun ortasında çeşitli dramlar yaşandı.


Eğitimsiz oldukları, kalifiye olmadıkları için en zor işleri yaptılar. Aslında o topluma entegre olmaya gitmişlerdi ama, sürprizlerle karşılaştıkça kendilerine kabuk örmeye, kabuklarını sertleştirmeye başladılar.
En önemli sorun dil sorunu olarak karşımıza çıktı. Dil bilmemek maalesef kısmen de olsa devam eden sorunlara yol açıyor.
Bir kısım bu zorluklara rağmen başarılı oldular. Bir kısmı ise toplumdan uzaklaşarak kabuklarına çekildiler. 
Bence ilk kuşak önce kayboldu, sonra tekrar kendini buldu ve kimlik oluşturmaya başladı. 
Irkçı tutum, ayrımcılık, önyargılar, bilgi eksiklikleri onları çok zor durumda bıraktı. Türkler de kendilerini çok iyi anlatamadı. İçlerinde hatalı davrananlar, kurallara aykırı hareket edenler de oldu. Bu kötü örneklerden yola çıkarak genellemeler yapıldı.
Önemli olan Alman toplumunun hoşgörüsüydü.
Düşüün aileye bir bebek geldi. Bu bebeği nasıl karşılıyorsunuz? Ağlamasına, gürültüsüne rağmen sevgiyle karşılıyorsunuz. O bebek de aileye ait olduğunu hissediyor.
Bir yabancı topluma giden bir kişi için de böyle bir kabullenme söz konusu. Göçmen kendisine kucak açıldığını görürse kendisini oraya ait hissetmeye başlar.
Aidiyet hissini bulamayan Türkler kendileri arasında paylaşıma gitmiş, birbirlerine sarılmışlardır.
Türkler artık biraz daha kendilerine güveniyorlar. Kendilerine güvensinler. Çok güzel şeyler yapabilirler. Ayrımcılık ve önyargılar kendilerini yıldırmasın. Özellikle ergenlik çağındaki bireyler için bu daha fazla sıkıntı yaratıyor. 
İyi örnek olabilecek gruplarla ilişki kurmakta yarar var."


Daha fazlası için Dinle:
Seda Haran
Programın tamamını dinlemek için:
Dünya hali - 25 Mayıs 2012 Cuma

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder